3.12.03

Suskun Kitle Büyüteç Altındayken...


Konrad Adenauer Vakfı’nın 1998 yılında Türkiye’de yaşayan gençler üzerine yaptığı "Türkiyeli Gençler Konuşuyor: Suskun Kitle Büyüteç Altında" adlı araştırmadan bazı bölümler:

Ankete katılanlara “kendileri için yaşamı anlamlı kılan değerlerin ilk üçü” sorulmuş. Hepsinin yanıtlarıyla oluşan sıralamada, “ailevi değerler” başta geliyor. İkinci sırada “entelektüel değerler” var. Sonrakiler, toplumsal değerler, bireysel değerler, dinsel değerler ve maddi değerler olarak sıralanmış.

Araştırmayı yapanların sonuçlar hakkındaki yorumu da şöyle: “Türkiye gençliğinin geniş kesimi dünya görüşü bakımından sekülerleşmiştir. Ancak bu laikliğe “ahlakçı” bir tutum damgasını vurmaktadır. Bu yorumu destekleyen önemli bulgulardan biri, soruları yanıtlayan örneklemin “dürüstlük” kavramına çok yüksek bir değer atfetmesidir. Türkiye gençliğinin değerler dünyasında “dürüstlük”, sosyalleşmenin ortak anahtar kavramıdır.”

Bir başka sonuç, sosyo-ekonomik statü yükseldikçe kadın-erkek beraberliğinin bireysel boyutunun öne çıkıyor olması. Modern uçta yer alan Ankara ve İzmir kentlerinde yaşayan gençlerde eş ve sevgili daha ağırlıklı öneme sahipken, çocuk seçeneğinin ağırlığı azalıyor. Geleneksel uca yaklaştıkça ise bu eğilim tersine dönüyor. İstanbul sonuçları ise biraz karışık; bütün yanıtlar, örneklem ortalama değerlerinin altında kalmış. Araştırmacılar, bu ilde geleneksellik ve modernlik arasında süre giden çarpışmanın sonucu olarak ailevi değerlerin büyüsünün bozulduğunu düşünüyor, bundan yola çıkarak.

Gençlerin yüzde 81’i için aile kavramı “koruyuculuğu” simgeliyor. Deneklerin en az yarısı, büyüklerinden anlayış gördüklerini belirtiyor. Üçte ikisinden fazlası aile büyüklerinin öğütlerine ihtiyaç duyuyor. Yarıya yakın bölümü “kötü yola sapmamaları için özgürlüklerinin aileleri tarafından kısıtlanmasını” uygun buluyor.

*

Eğitim ve bilginin, yaşamı anlamı kılan değerler arasında anılma sıklığı, yüzde 20 olmuş Türkiye’de yaşayan gençler arasında. Örneklemin yüzde 59’u, iyi bir öğrenci olmayı, bir gencin başlıca sorumluluğu olarak göstermiş. Çarpıcı olan, gençlerin sosyo-ekonomik durumları ne olursa olsun bu değere eşit ölçüde değer atfetmiş olmaları. Bir başka nokta da eğitimin toplumsal; bilgi’nin ise bireysel bir donanım olarak belirlenmiş olması gençler tarafından.

Konrad Adanuear Vakfı’nın yaptığı araştırmada, Türkiye’deki gençlerin hayatını anlamlı kılan şeyler arasında toplumsal değerlerin üçüncü sırada geldiği görülüyor. “İdealler uğruna mücadele” ve “bir eser bırakma” seçeneklerinin anılma sıklığı yüzde 15.

İdealler uğruna mücadeleye verilen önem bakımından kadınlar ve erkekler arasında bir farklılaşma gözlenmemiş. “Bir eser sırakma” amacı ise daha çok erkekler tarafından dile getirilmiş. Araştırmayı yapan uzmanlar, bu gruptaki gençlerin, toplumun en üst katmanı ile alt ve orta katmanları arasında yer alan konumlarıyla kendilerine bir “toplumsal görev” belirledikleri görüşündeler. Ayrıca örneklemin yüzde 83’ünün “gençliğin toplumsal sorumluluk sahibi olması gerektiği” görüşünü paylaşması, gençlerin toplumsal değerlere atfettikleri önem düzeyini ortaya koyuyor.

Türkiye’de yaşayan gençlerin toplumsal değerlere verdikleri önemin bir başka göstergesi, deneklerin büyük bölümünün “gençlik içinde amaçsızlığın, idealsizliğin ve vurdumduymazlığın yaygın olduğu” görüşünü paylaşmaları. Gençlerin çoğunluğunun kendi kuşaklarını amaçsız, idealsiz, vurdumduymaz olarak görmeleri çelişkili görünüyor. Ama bir amaca ve ideale bağlanmaya “değer” olarak atfedilen önemi vurgulaması bakımından anlamlı.

*

Türkiyeli gençler, “bireysel değerler”deki öncelikleri sorulduğunda ilk olarak “mesleki başarı”ndan söz etmişler. Deneklerin yüzde 28’i, “idealler için mücadele etme seçeneği” ile “mesleki başarı”ya aynı ölçüde önem atfetmiş. “Din ve inanç seçeneği” ise daha geride kalmış.

Bağımsız düşünme ve davranma yeteneğine verilen önem ile geleneğe saygı ve dine bağlılık özelliklerine verilen değer arasında belirgin bir negatif ilişki ortaya çıkmış. Yani biri arttıkça, diğeri azalıyor. Bağımsız düşünme ve davranabilme yetisi, aileden gelen bir özellikse, bu kez modernlikle pozitif bir ilişki kurduğu saptanmış.

“Bilgi-beceri kazanma”, “sistemli düşünebilme”, “genel kültür edinme” ve “toplumsal saygınlık kazanma” gibi bireysel amaçları birinci sırada sayanların toplamı yüzde 60’ı aşmış. Bunlardan özellikle “sistemli düşünme yeteneğini kazanma” amacının, sosyo-ekonomik durumla güçlü bir ilişkisi olduğu gözlenmiş.

“Din ve inanç” seçeneğine gelince... Konrad Adonauer Vakfı adına araştırmayı gerçekleştiren uzmanlar, gençlerin dinsel değerlere atfettikleri önem konusunda şu bulguyu dile getiriyorlar: “Gençlerin yaşamı anlamlandırmalarında dinsel değerlerin tuttuğu yeri, inanç ve pratiklerin yaygınlığının bir ölçüsü saymak doğru olmaz. Bir değer olarak dine verilen öncelikle, ibadetin yaygınlığı arasındaki fark ortaya çıkması, başlı başına önem taşımaktadır. Bu farklılaşma, dinin, sekülerleşmiş bir dünya görüşü içinde, kendine özgü yere çekilmesinin önemli göstergelerinden biridir.”

*

“Şimdiki gençlerin hepsi para düşkünü” diyorsanız, söz konusu araştırmanın bu konudaki bulgularına göz atalım: Ortalama olarak, örneklemin yalnızca yüzde 3’ü “yaşamı anlamlı kılan şey” olarak maddi değerleri göstermiş sevgili dinleyiciler. Gerçi gelir seviyesi yüksek olan grupta bu oran yüzde 23’e çıkmış; ki bu da araştırmacılarca, maddi refah düzeyinin yaşama bakış üzerinde doğrudan etkisi olarak yorumlanıyor.

Benzer şekilde, sosyo-ekonomik kademelenmenin en alt basamağındaki yoksul grup, maddi refahın belirleyiciliğini, orta basamaklardaki gruplardan daha büyük bir açıklıkla algılıyorlar.

Bununla birlikte gençlerin dünyasında maddi refahın tuttuğu yer ile parasal sorunların günlük yaşamlarındaki ağırlığı arasında çarpıcı bir karşıtlık bulgulanmış. Araştırmayı yapan uzmanların buna yorumu da şöyle: “Türkiye gençliğinin dünya görüşündeki laiklik, maddi sorunların bütün ağırlığına rağmen, “ekonomik bakış açısı”nı belirleyici bir konuma yükseltmiş değildir. Gençlerin dünyasında ekonomi, ahlakçı tutumun gölgesinde kalmaktadır.”

*

Anketin bulguları, Türk gençliğinin büyük bölümünün, evlilik bağının kurulmasında modern davranış örüntülerini benimsediğini ortaya koymuş. Çünkü görüşülen kişilerin yüzde 70’i, görücü usulü evliliğe karşı olduğunu söylemiş, ve bu yanıtta kızlarla erkekler arasında bir fark yok.

Genç kız ve erkeklerin “evlilik öncesi arkadaşlık edilmesi” konusunda da geleneksel kuralların aşıldığı, ama yine de ihtiyatlı bir tutumun korunduğu gözlenmiş.

Örneklemin yalnızca yüzde 15’i evlilik öncesi kız-erkek ilişkisini “kabul edilemez” bulurken, geri kalanı buna karşı değil ama “belirli bir mesafede bırakılması” koşulunu arıyor onlar da.

Gençlerin, aile kurumuna yaklaşımda geleneksel tutumu aşmış olduklarına ilişkin bir başka gösterge, farklı din ve mezhepten olan çiftlerin evlenmesini, yüzde 70 oranında desteklemiş olmaları.

Evlenme yaşı konusundaki tercihlere gelince... Hem kızlar hem erkekler, ideal evlenme yaşı için 25’i göstermişler.

Beş gençten dördü, kadının ve erkeğin aile gelirine ortaklaşa katkıda bulunması gerektiği kanısında. Kadına da erkekle birlikte maddi sorumluluk yükleme eğiliminin, ekonomik zorluklarla ilgili bir kabulden çok, bir yaşam tarzı tercihini yansıttığını düşünüyor araştırmayı yapan uzmanlar. Bu saptamayı destekleyen bir başka bulgu “kadının rolü”ne ilişkin verilen diğer yanıtlar. Kadının varlığını aile sorumluluklarıyla sınırlayan geleneksel tutum, Türkiyeli gençeler tarafından büyük ölçüde aşılmış durumda. “Kadınların asıl istedikleri bir ev ve çocuklardır” görüşü, ankete katılan gençlerin yarısı tarafından reddedilmiş. Ve bu gençler ev kadınlığının, bir işte çalışmak kadar tatmin edici olmadığı görüşünde de hemfikir. Buna ek olarak, meslek seçimi konusunda da cinsiyetçi bir tutum sergilemiyorlar. Sadece çocuk bakıcılığı ve taksi şoförlüğü farklı cinselere atfedilmiş ama diğer mesleklerde kadın-erkek ayrımı yapmıyor Türkiye’de yaşayan gençler.